Skip Navigation LinksIn-the-press

Basında Biz

  • Kasım 9, 2021

    DENİZ EKOSİSTEMİ İÇİN ÖNEMLİ PİNA POPÜLASYONU RİSK ALTINDA


    Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

    BALIKESİR'in Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nın farklı noktalarında yapılan dalışlarda suyu filtre ederek beslenip, deniz ekosisteminin devamında önemli role sahip ve halk arasında 'dev midye' olarak adlandırılan pinaların popülasyonunun azaldığı ortaya çıktı.

    BALIKESİR'in Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nın farklı noktalarında yapılan dalışlarda suyu filtre ederek beslenip, deniz ekosisteminin devamında önemli role sahip ve halk arasında 'dev midye' olarak adlandırılan pinaların popülasyonunun azaldığı ortaya çıktı. Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek "İtalya'nın, Portekiz'in belli yerlerinde, Akdeniz'in belirli bölgelerinde ve Marmara'da kısıtlı sayıda popülasyonları kaldı. Fakat Ege Denizi'nde ciddi anlamda bir yok oluşta" dedi.

    İspanya kıyılarında 2016 yılında yaşanan kitlesel pina ölümleri, Türkiye'de de başladı. Müsilaj nedeniyle Marmara'daki akıbeti bilinmeyen pinaların Akdeniz ile Ege kıyılarında öldüğü gözlemlendi. Kıyı alanlarının tahribatı, kirlilik, yasa dışı toplama ve balıkçılıktan etkilenen pinaların şimdi de Haplosporidium pinnae parazitinin yayılması nedeniyle tehlike altına girdi. Balıkesir'in Ayvalık ilçesinde yaşayan eğitmen Koray Gerçe, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nın farklı noktalarından dalış yaptı. Gerçe, birçok ölmüş pinaya rastlamadıklarını belirterek bu durumun endişe verici olduğunu söyledi.

    PİNA MEZARLIGINA DÖNMÜŞ'

    Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nda biyolojik çeşitliliğin korunarak, ekolojik, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanmasını hedefleyen 'Deniz Çayırları' (Posidonia oceanica) projesinin koordinatörü, uzman dalış eğitmeni Koray Gerçe "Ege Ekoturizm Derneği olarak Ayvalık Adaları Tabiat Parkı'nda, 'Deniz Çayırları' haritalandırılması projesi kapsamında birçok dalış gerçekleştirdik. Birleşmiş Milletler küresel çevre fonu desteğiyle yaptığımız çalışmalar neticesinde posedonya çayırları arasında bulunan, halk dilinde dev midye olarak adlandırılan pinaların birçoğunun ölmüş olduğunu gözlemledik. Bu çok üzücü bir durum. Sadece Ege ya da Ayvalık'a özgü bir problem değil. Bütün Akdeniz havzasını kapsayan bir problem. Suyu filtre ederek beslenen bu canlı türü, ekosistemin devamı için çok önemli. Uluslararası Doğa Koruma Birliği, tehdit altındaki tür olarak adlandırdı ve kırmızı listeye ekledi. Ayvalık bölgesinde de hızlı bir şekilde ölümler gerçekleşti. Bunu dalışlarımızda gözlemledik. Açıkçası pina mezarlığına dönmüş vaziyette" dedi.

    'SADECE PİNALAR DEĞİL DİĞER CANLILAR DA TEHLİKE ALTINDA'

    Deniz Çayırları' projesinin danışmanı Doğu Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek "Pinna nobilis ya da bizim bildiğimiz ismiyle pinalar, Akdeniz'den yok oluyorlar. İtalya'nın, Portekiz'in belli yerlerinde, Akdeniz'in belirli bölgelerinde ve Marmara'da kısıtlı sayıda popülasyonları kaldı. Fakat Ege Denizi'nde ciddi anlamda bir yok oluşta. Bunun nedeni Haplosporidium pinnae paraziti. Bununla birlikte pinaların yaşadığı ortam ve içinde bulunduğu çiçekli bitkiler ya da alg toplulukları. Çok derin olmayan, sıfırdan 60 metreye kadar olan bölüm sıkıntılı. Bu canlılar ülkemizde aşırı avcılık, gezi tekneleri ya da yatların çapalaması ve ek olarak ülkemizin kıyılarında ve denizlerinde bazı noktalarında kirlilik nedeniyle büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalıyor. Sadece pinalar değil, diğer canlılar da tehlike altında. Bunları koruyabilmek için hızlıca önlem almaya başlamamız gerekiyor. Bir de küresel ısınmaya bağlı olarak istilacı türlerin ülkemiz sularına, mavi vatana girişi söz konusu. Bunlarla mücadele edebilmek için çok da geç kalınmış sayılmaz ama hızlıca aktive olmamız gerekiyor. Yönetim planlaması gerekiyor. Balıkçılığı, deniz taşımacılığını sürdürebilir şekilde yönetip, gelecek nesillere bırakmamız gerekiyor" diye konuştu.

     

     


  • Eylül 30, 2021

    DAÜ-SAGM 12 Binden Fazla Deniz Kaplumbağasını Su İle Buluşturdu

    Haberin orijinalini şuradan okuyabilirsiniz.




    Doğu Akdeniz Üniversitesi Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi (DAÜ-SAGM), kıyısal alan tahribatının canlı gruplarını olumsuz etkilemesine karşı mücadelesini sürdürüyor. DAÜ-SAGM tarafından İş Bankası ana sponsorluğunda 13 yıldır yürütülen İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa Kıyısal Alanı Deniz Kaplumbağalarını İzleme ve Koruma Projesi kapsamında, toplamda 12,000’den fazla deniz kaplumbağası yavrusunun denizle buluşması sağlandı. Ayrıca farkındalık yaratmak amacı ile yaz dönemi boyunca 4 kere çocuklara yönelik kaplumbağa salma etkinlikleri düzenleyerek, hem çevre bilinci oluşturmaya katkıda bulunmaya ve hem de çocuklara hayvan sevgisi aşılamaya çalışıldı.



    DAÜ-SAGM, 6 aylık çalışma dönemi boyunca tespit edilerek koruma altına alınan deniz kaplumbağası yuvası sayısının 412 olduğuna, ancak bu yuvaların %7’sinin kumsala yapılan araç girişleri nedeniyle tahrip olduğuna dikkat çekiyor.

    “En Çok Deniz Kaplumbağaları Etkileniyor”

    DAÜ-SAGM’ın faaliyetleri ve proje hakkında bilgiler veren DAÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölüm Başkan Yardımcısı ve DAÜ-SAGM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, “Kıyısal alanda yaşayan nesli tükenmekte olan bitki ve hayvanların neslinin devamı kıyı bölgelerinin etkin kullanımı ile mümkündür. Kıyısal alan, deniz ve/veya karasal koşullara adapte olmuş birçok organizmaya ev sahipliği yapmakla birlikte, adamız koşullarında insan kullanımı açısından en yoğun bölgedir. Akdeniz ülkelerinin tümünde görülen, kıyısal alan tahribatı ülkemizde de belirgin olarak görülmektedir. Kıyısal alanın tahribatının en etkin biçimde olumsuz etkilediği canlı grubu deniz kaplumbağaları olduğu gibi; bu alanın korunmasında en etkin aracımız da yine deniz kaplumbağalarıdır. Deniz kaplumbağası populasyonunun korunması deniz ekosisteminin dengede kalması açısından çok önemlidir. Doğada her canlının bir işlevi vardır. Örneğin deniz kaplumbağalarının nüfusunun azalması, denizanası populasyonunun kontrolsüzce artmasına yol açmaktadır. Bizim çalışmalarımız sırasında karşılaştığımız en büyük problemler başıboş köpeklerin yuvalara zarar vermesi ve kumsallara arabalarıyla insanların girmesidir. Kumsallara araçla girmemeleri ve yuvalara zarar vermemeleri konusunda halkımızı duyarlı olmaya davet ediyoruz.” diye konuştu.

    “Ülkenin Tüm Canlılarını ve Doğal Güzelliklerini Koruyoruz”

    Deniz kaplumbağalarının (Caretta Caretta ve Chelonia Mydas) Kıbrıs’ın simgesi haline gelmiş ve koruma altına alınmış doğal miraslarımızdan olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Çiçek, yaptığı açıklamada “Canlıları korumak için yaptığımız çalışmalarda, amacımız sadece deniz kaplumbağalarını korumak değil, aynı habitatı paylaşan diğer canlıları ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) doğal güzelliklerini ve varlıklarını da korumaktır. İşte bu amaçla, İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa sahillerindeki deniz kaplumbağalarının bilimsel olarak izlenmesi ve korunması projesine, KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Çevre Koruma Dairesi’nden alınan izinle, DAÜ Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi olarak 13 yıldır çalışmalarımıza devam etmekteyiz” ifadelerini kullandı.

    “Yuvaların %7’si Kumsala Yapılan Araç Girişleri Nedeniyle Tahrip Edildi”

    Yrd. Doç. Dr. Çiçek, 13 yıldır Proje Koordinatörü Öğr. Gör. Hasan Deniz Akbora ile kendisinin gözetiminde, ulusal ve uluslararası gönüllülerle yapılan çalışmalarda oldukça başarılı olduklarını ifade ederek, şunları söyledi: “2021 yılında da, pandemiye rağmen koruma çalışmaları Eylül ayı sonunda başarılı bir şekilde sonuçlandırılmıştır. 2021 yılında yapılan çalışmalar, Türkiye İş Bankası sponsorluğunda sürdürülmüş; koruma aktivitelerinin yoğun olarak yürütüldüğü alanlara İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa belediyelerinin ve DAÜ’nün teknik personel desteği ile bilgilendirici levhalar yerleştirilmiştir.

    6 aylık çalışma dönemi boyunca 412 adet yuva tespit edilerek koruma altına alınmıştır. Bu yuvalardan %7 si kumsala yapılan araç girişleri nedeni ile tahrip edilmiştir. %8’i yuvalar gel-git bölgesinde bulunduğundan su basması nedeni ile kurtarılamamış ve %4’ü ise köpek ve tilkiler tarafından kazılarak tahrip edilmiştir. Korumaya alınan yuvaların %80’i periyodik olarak takip edilip yavru çıkışları izlenmiş, gereken durumlarda müdahale edilerek yuvada sıkışan yavrular kurtarılmıştır. Toplamda 12000’den fazla kaplumbağa yavrusunun denizle buluşması sağlanmıştır.”

    DAÜ-SAGM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, 2007 yılında kurulan merkezin; deniz, göl, sulak alan gibi her türlü sucul sisteme ve ilişkide olduğu çevreye yönelik çalışmalarının ulusal ve uluslararası düzeyde devam edeceğini ifade etti. 

  • Ağustos 31, 2021

    Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek: “Petrol ülke kıyılarına ulaşırsa Karpaz’dan güneye doğru hareket edebilir”

    Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek: “Petrol ülke kıyılarına ulaşırsa Karpaz’dan güneye doğru hareket edebilir"

    Haberin orijinali şuradan okunabilir.

    Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, Suriye kaynaklı petrol sızıntısının KKTC kıyılarına gelmesinin ülke kıyılarının “bugüne kadar gördüğü en büyük çevre felaketi” olacağını söyledi.

    Çiçek, sızıntının öğle saatleri itibarıyla Karpaz’a 13 mil açıklıkta olduğunu, rüzgar ve akıntının etkisiyle İskenderun’a meyil verdiğini bildirerek, cumaya kadar ülkeye ulaşmasını beklemediklerini ancak bu durumun hava durumuna bağlı olarak “her an değişebileceğini” ifade etti. 

    Çiçek, sızan petrolün ülke kıyılarına ulaşması halinde Karpaz’dan başlayarak güneye doğru hareket edeceği yönünde göstergeler olduğunu ifade ederek, petrolün kıyılara ulaşmasının önlenmesinde acil müdahale için ilgili kurumlarda bariyerlerin bulunduğunu ancak bu ölçekte bir sızıntıyı önlemek için bariyerlerin kısıtlı olduğunu belirtti.

    Burak Ali Çiçek ayrıca, bu ölçekte büyük bir sızıntının ülke kıyılarına ulaşması halinde çevresel açıdan öncelikli olarak korunması gereken alanlara ilgili olarak Başbakanlık ve ilgili bakanlıklara bir rapor sunduğunu da açıkladı.

    Deniz biyoloğu Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, Suriye kaynaklı petrol sızıntısının adaya ulaşma riski ve Akdeniz bölgesinin ekosistemi için oluşturduğu olası çevresel etkilerine ilişkin Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) değerlendirmelerde bulundu.

    “PETROL SIZINTISI, BİZİM KIYILARIMIZA GELİRSE CİDDİ ANLAMDA KIYILARIMIZIN BUGÜNE KADAR GÖRDÜĞÜ EN BÜYÜK FELAKET OLACAK”

    Çiçek, “Petrol sızıntısı, bizim kıyılarımıza gelirse ciddi anlamda kıyılarımızın bugüne kadar gördüğü en büyük felaket olacak. Hem Türkiye’den gelen ekipler, hem yerel ekipler Karpaz’da bekliyor” diye konuştu.

    Suriye kaynaklı petrol sızıntısının şu an Karpaz’a 13 mil açıkta olduğunu, rüzgar ve akıntının etkisiyle İskenderun’a meyil verdiğini anlatan Çiçek, “Sızıntının cumaya kadar ülkeye ulaşmasını beklemiyoruz. Ancak bu hava durumuna bağlıdır. Teğet geçebilir ya da kıyılarımıza ulaşabilir” dedi.

    Çiçek, sızan petrolün ülke kıyılarına ulaşması olasılığına ilişkin değerlendirmelerde de bulunarak, “Sızıntı kıyılara gelince, yüzeyden gider ve kayalıklara, kumsala vurur ve yapışır. Bunu temizlemek oldukça güçtür. Sızan petrolün temizlenmesi için öncelikli olarak fiziksel bir temizlik yapılır. Buna hazırlıklıyız. Sonra kimyasallarla ya da petrol yiyen bakteri ile petrol parçalanarak temizlenir” dedi. Ancak Çiçek, bunun büyük ebatlı kazalarda maliyetli ve sıkıntılı olduğunu da belirtti.

    Bu gibi kazalarda sızıntının yayılmasının önlenmesinde en idealinin kazanın meydana geldiği ilk anda müdahale edilmesi olduğunu belirten Çiçek, “Ancak politik olarak Suriye’de durum sıkıntılı. Çok zayıf bir müdahalede bulunmuşlar. Sızan petrol Levant Havzası’na doğru yayılıyor. Burada yaygın olarak görülüyor” şeklinde konuştu.

    Çiçek, sızan petrolün oluşturduğu “en büyük sıkıntının kıyıya gelince ortaya çıktığına” vurgulayarak, petrolün kıyıya yapışıp kaldığını, denizdeki canlıları da etkilediğini, balıkların solungaçlarını tıkayıp ölümüne neden olduğunu anlattı.

    “ÜLKE KIYILARINA ULAŞMASI HALİNDE KARPAZ’DAN BAŞLAYARAK GÜNEYE DOĞRU HAREKET EDECEĞİ YÖNÜNDE GÖSTERGELER VAR”

    Burak Ali Çiçek, sızan petrolün ülke kıyılarına ulaşması halinde Karpaz’dan başlayarak güneye doğru hareket edeceği yönünde bilimsel göstergeler olduğunu ifade ederek, petrolün kıyılara ulaşmasının önlenmesinde acil müdahale için ilgili kurumlarda bariyerlerin bulunduğunu ancak bu ölçekte bir sızıntıyı önlemek için bariyerlerin kısıtlı olduğunu söyledi.

    Türkiye’den destek geldiğini, şu an üç geminin bölgede konuşlandırıldığını, üç geminin daha gelmesinin beklendiğini, Kıyı Emniyeti ile Sahil Güvenliğin ve diğer yerel ekiplerin de bölgede olduğunu anlatan Çiçek, “15’e yakın gemi ile müdahale edilecek, ancak gemilerden ziyade bariyerler önemli. Gemiler de onları yönlendirmek için önemli” diye konuştu.

    ÇİÇEK, BAŞBAKANLIK’TAKİ KRİZ MASASINA “ÖNCELİKLİ OLARAK KORUNMASI GEREKEN ALANLARA” İLİŞKİN RAPOR SUNDU

    Çiçek, yurt dışından gelen bu ölçekte bir petrol sızıntısının ülke kıyılarına ulaşması halinde çevresel açıdan öncelikli olarak müdahale edilmesi ve korunması gereken alanlara ilgili olarak Başbakanlık ve ilgili bakanlıklara bir rapor sunduğunu da açıkladı.

    Deniz martılarının üreme alanı olan Karpaz Burnu’ndaki adacıkların raporda yer alan öncelikli korunması gereken alanların ilk başında yer aldığını söyleyen Çiçek, ikinci öncelikli alanın; Altın Kum ve bir kumsal alanı daha kapsadığını ve üçüncü öncelikli alanın ise; yavru ve juvenile organizmalar için önemli barınak alanları olan kıyıya paralel uzanan kayalıklar olduğunu söyledi.

    “BU ÖLÇEKTE BİR KİRLİLİK ÜLKEYE GELİRSE BU ÇOK BÜYÜK BİR ÇEVRE FELAKETİ OLUR; ORADAKİ ALANIN YÜZDE 80-90’INI KAYBEDERİZ”

    Bu petrol sızıntısının bölgedeki ekosistem üzerindeki olası etkilerine ilişkin değerlendirmede bulunan Çiçek, “Birincil olarak, en etkilediği gruplar martılar, karabataklar ve deniz kaplumbağaları gibi denize yakın ve deniz yüzeyinde olan canlılardır. İkincil olarak plaj, kayalıklar gibi kıyısal alanda bulunan canlılar ve üçüncül olarak da denizin içinde yüzen gruplar” diye konuştu.

    Ekosistem üzerindeki etkisinin sızan petrolün miktarına bağlı olarak değişebileceğini ifade eden Çiçek, şunları söyledi:

    “Dönem dönem denizsel kirlilik bölgeye geliyor. 4 ay önce Suriye kaynaklı bir kirlilik idi. Petrol saçıldıktan sonra dibe çöker ve kuma yapışır, sonra akıntı ile yüzeye çıkar ve akıntıyla küçük küçük parçalar halinde geliyor. Ancak bu ölçekte bir kirlilik eğer olduğu gibi gelirse, 15 bin tondan bahsediliyor, bu çok büyük bir çevre felaketi olur. Oradaki alanın yüzde 80-90’ını kaybederiz. Yıllar içinde kendini yeniler ama eko sistem çok hassaslaştı. Felaketler daha sert vurmaya başladı. Ancak 15 bin tonun hepsi gelecek değil. Tavana çöküyor. Ancak yarısı bile gelse bizim için çok büyük bir felaket olur. 2014’te 2 bin tonu 8 ayda temizlemiştik… 7 bin ton gelirse biz yandık demektedir.”

    İNSANLARA UYARI: PETROL KİRLİLİĞİ GÖRÜRSENİZ DOKUNMAYIN

    Çiçek, insanlara bölgede petrol kirliliği gördüklerinde dokunmamaları, kendi başlarına temizlememeleri uyarısında da bulunarak sızan petrolün yapışkan bir yapısı olduğu söyledi. Çiçek, “Tabii ki insanlar destek olabilirler ancak böyle bir kirlilik görmeleri halinde yetkililere bildirsinler” diye konuştu.

    Söz konusu yaşanacak olası bir kirlilikten balıklar etkilenirse ve balıklar arasında ölüm başlarsa balıkları tüketmemek gerektiği uyarısında da bulunan Çiçek, “Ancak çok kısa sürede bu petrol kirliliği balık ve deniz ürünlerini çok hızlı etkilemez, uzun vadede oluyor” diye konuştu.

  • Ağustos 6, 2021

    Biyologlar Derneği, Karpaz sahillerinde görülen köpük oluşumu ile ilgili açıklama yaptı


    Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

    Biyologlar Derneği, Karpaz sahillerinde görülen köpük oluşumu ile ilgili açıklama yaparak, bu köpüğün deniz salyası olmadığını açıkladı.

    Dernek: Deniz salyası benzeri oluşum vatandaşları tedirgin etti

    Marmara Denizi sahillerinde deniz salyası (müsilaj) tehlikesi devam ederken, geçtiğimiz hafta Karpaz kıyılarında görülen deniz salyası benzeri oluşumlarının vatandaşları tedirgin ettiğini söyleyen dernek, fotoğrafları inceledikten sonra, DAÜ Deniz Biyoloğu Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek ile söz konusu oluşum hakkında görüştüklerini ve bilgi aldıklarını söyledi.

    Açıklamanın devamı şu şekilde:

    Uzmanımız bu oluşumun deniz salyası olmadığı konusunda bizi rahatlatan bir açıklamanın ardından oluşumu şöyle açıklamıştır:

    Deniz yüzeyinde yaşayan mikroskobik canlılar olan planktonlar dalgaların etkisiyle parçalanarak suda çözünmeyen organik kimyasallar (protein, yağ, lignin) açığa çıkarırlar. Açığa çıkan bu kimyasallar suyun yüzey gerginliği aracılığıyla birbirine yapışarak içlerinde hava hapseden baloncuklara dönüşürler. Bu oluşum sonucu denizlerde köpük meydana gelir.

    Eğer köpükler deniz yosununun zarar verici biçimde aniden artması sebebiyle oluşmuşsa köpükle doğrudan temas veya köpükten çıkan damlacıkların solunması, cilt tahrişlerine veya solunumla ilgili rahatsızlıklara sebebiyet vermektedir.

    Denizdeki köpüklenmeye karşılık müsilajın ortaya çıkabilmesi için üç tane temel şart bulunmalıdır. Bunlar; bölgenin kanalizasyon suyuyla kirlenmesi (fosfor seviyesinin artması planktonların aşırı artmasına sebep olmaktadır), deniz suyunun durgun olması (söz konusu oluşum sadece dalgalı denizde görülmüştür) ve deniz suyu sıcaklığının artması (Akdeniz’imiz ne yazık ki ısınmaktadır).

    Söz konusu kıyılarda yukarıda belirtilen şartların ilk ikisi mevcut olmadığından müsilaj oluşumu söz konusu değildir.

    Gözlemledikleri çevre sorunlarını bize ileten duyarlı vatandaşlarımıza teşekkür eder, sağlıklı bir çevre dileriz."

  • Ağustos 5, 2021

    Caretta Caretta Etkinliği bu akşam düzenleniyor


    Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

    Mağusa Mesarya Lions Kulübü Derneği, marka aktivitelerinden olan Caretta Caretta Etkinliğini bu akşam düzenliyor.

    Doğu Akdeniz Üniversitesi, Sualtı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi ile birlikte gerçekleştirilen yavru kaplumbağaları denizle buluşturma çevre aktivitesi, bu yıl yedinci yaşını kutlayacak.

    Kurucu Başkan İnanç Genç döneminde başlayan caretta caretta etkinliği, DAÜ – SAGM iş birliğiyle hayat buluyor.

    Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek ve ekibinin uzun yıllardır yürüttüğü yavru kaplumbağaları koruma projesi, Mağusa Mesarya Lions Kulübü Derneği’nin marka ve çevre aktivitesi olma özelliğini taşıyor.

    5 Ağustos Perşembe akşamı saat 18:30’da Zaradise Garden İskele’de gerçekleşecek olan aktivitenin herkese açık olduğu kaydedildi.


DAÜ Web Siteleri