Skip Navigation LinksIn-the-press

Basında Biz

  • Şubat 4, 2021

    BM Destekli Ayvalık'ın Deniz Çayırlarının Korunması Projesi Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek’in Danışmanlığında Devam Ediyor


    Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

    Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nda deniz çayırlarının (Posidonia oceanica) korunması için Birleşmiş Milletler, Küresel Çevre Fonu (GEF/SGP) desteği ile Ege Ekoturizm Derneği tarafından sürdürülen projede bilimsel danışmanlık yapıyor. Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek söz konusu proje ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;  “Covid 19 Pandemisi nedeni ile bir süre ara verilen ve tekrardan başlayan Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nda biyolojik çeşitliliğin korunarak, ekolojik, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanmasını hedefleyen deniz çayırları projesi, Ayvalık Adaları Tabiat Parkı deniz ortamının koruma / kullanma dengesinin kurulmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Suyun altındaki ormanlar olarak bilinen ve yerkürenin dengesinin korunması için çok önemli görevler üstlenen deniz çayırları, oksijen üretmek, yavru balıklar için sığınak oluşturmak, deniz tabanındaki erozyonu engellemek gibi ekolojik değeri yanında karbon tutulumu, balıkçılığa katkıları gibi girdilerle ekosistem hizmetleri açısından da önemi bilinmektedir. 


    Yerel olarak, “erişte” veya “fica” ismi verilen deniz çayırları, denizel ortama uyum sağlamış sucul angiospermler (çiçekli bitkiler) olup karasal bitkiler gibi kök, gövde, yaprak, çiçek ve tohuma sahiptirler. Dünya genelinde 50 denizel angiosperm türü bulunmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Akdeniz genelinde kıyı ve geçiş sularında Cymodocea, Halophila, Posidonia, Ruppia, Zostera cinslerine ait 7 angiosperm türü yayılış göstermektedir. Bu türler, Cymodocea nodosa, Halophila stipulacea, Posidonia oceanica, Ruppia cirrhosa, Ruppia maritima, Zostera marina ve Zostera noltii’dir. Deniz çayırı olarak adlandırılan zeminde ve geniş alanları kaplayan bu bitkiler, kök, gövde, yaprak ve çiçek gibi organları ile çiçekli bitkiler grubu içinde yer alır. Deniz ekosisteminin vazgeçilmezi olmasına rağmen, çeşitli insan aktiviteleri sonucu doğrudan ya da dolaylı olarak deniz çayırları olumsuz etkilenebilmektedir. Özellikle Fransa, İtalya, İspanya gibi rekreasyonel denizciliğin geliştiği ülkelerde çapaların açtığı derin yaralar nedeni ile çok zarar görmüşlerdir. Artık bu ülkelerde çapalamak yasak olup, konaklama noktalarına şamandıra ve tonoz sistemleri yerleştirilmektedir. Çapalamanın yanı sıra deniz kıyısına yapılan liman, barınak, iskele yapıları bu deniz altı ormanlarına çok zarar vermektedir.” 



  • Ocak 14, 2021

    İskele Belediyesi Halk Plajı’nda mikrobiyolojik veya kimyasal bir kirliliğe rastlanmadı


    Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

    İskele Belediyesi, dün (13 Ocak) İskele Belediyesi Halk Plajı’na ait denizde kirlilik olabilir endişesi ile bir sosyal medya platformunda paylaşılan fotoğraflardan yola çıktı, vakit kaybetmeden deniz suyu analiz tahlili yaptırdı. Analizlerde mikrobiyolojik veya kimyasal herhangi bir kirliliğe rastlanmadığı gibi temel su kalitesi parametreleri, Doğu Akdeniz deniz suyu kalite parametreleri ile uyumlu bulundu. 

    ALANINDA UZMAN KİŞİLER SUDAN ÖRNEKLER ALARAK TAHLİL YAPTIRDI. 

    İskele Belediyesi, İskele Belediyesi Halk Plajı’nın hemen yanında denize akan Haravgi Deresi’nde kirlilik şüphesi üzerine harekete geçti. İskele Belediye Başkanı Hasan Sadıkoğlu, söz konusu durumu DAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve Sualtı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Başkanı Yar. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek ile paylaştı. Görüşüne başvurulan Yar. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek de vakit kaybetmeden söz konusu bölgeye DAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Görevlisi ve Sualtı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Personeli Bilim Uzmanı Hasan Deniz Akbora ile birlikte gelerek incelemelerini yaptı ve kirlilik şüphesi olan sudan ve kontrol amaçlı olarak daha temiz görünen iki noktadan da örnekler aldılar. 

    “İSKELE BELEDİYESİ HALK PLAJI’NDA MİKROBİYOLOJİK VEYA KİMYASAL BİR KİRLİLİĞE RASTLANMADI” 

    DAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve Sualtı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Başkanı Yar. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, dün aldıkları tahlil örneklerinin sonuçlarını ise bugün (14 Ocak)İskele Belediyesi ile paylaştı. DAÜ Fen Edebiyat Fakültesi Biyolojik Bilimler Bölümü laboratuvarlarına götürülen su örneklerine mikrobiyolojik ve temel su kalitesi parametreleri ve akut etkiye sahip toksik kimyasallar açısından analizler yapıldığına dikkat çekildi. Sonuç olarak ise mikrobiyolojik veya kimyasal herhangi bir kirliliğe rastlanmadığı gibi temel su kalitesi parametrelerinin Doğu Akdeniz deniz suyu kalite parametreleri ile uyumlu bulunduğuna dikkat çekildi. 

    “SÖZ KONUSU GÖRÜNTÜ PROTEİN PARÇALANMASINDAN KAYNAKLI” 

    Yar. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek açıklamasında deniz kenarı ve dere girişindeki köpüklenmeyle ilgili de bilgi verdi. Söz konusu köpüklenmenin deniz içinde yaşayan mikroskobik canlıların (fitoplankton ve zooplankton) bünyesinde bulunan protein yapıların aşırı dalga etkisi altında parçalanması ile oluştuğuna dikkat çekti. Çiçek açıklamasında ayrıca ‘olayın gerçekleştiği 13/01/2021 tarihinde deniz oldukça dalgalı olup, köpüklenmeye yol açması beklenen bir durumdur ve daha önceki yıllarda da (2014, 2018) gerek yazılı gerek sosyal medyada açıklamalar yapılmıştır’ dedi.

  • Ocak 12, 2021

    Deniz çayırlarını korumak için harekete geçtiler


    Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

    Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, deniz ve kıyı sistemleri için ekolojik öneme sahip deniz çayırlarının (Posidonia oceanica) yayılım alanı ile uğradığı tahribat araştırılıyor. Birleşmiş Milletler Küresel Çevre Fonu (GEF/SGP) desteği ile Ege Ekoturizm Derneği tarafından sürdürülmekte olan proje kapsamında kentleşme, kirlilik, liman inşaatları, vahşi avcılık, hayalet ağlar ve tekne çıpalarının tahribatıyla yok olduğu belirlenen deniz çayırlarının korunması hedefleniyor.


    Ekosistemde flora ve faunanın yüzde 25'lik bölümüne barınma, beslenme, saklanma, avlanma, üreme gibi yaşamsal faaliyetlerine deniz çayırları ya da deniz ormanı olarak da bilinen 'Posidonia Ocenica' ev sahipliği yapıyor. 2019 Mayıs ayından beri devam eden proje kapsamında deniz çayırlarının korunarak dağılım haritasının oluşturulması için çalışmalar devam ediyor. Ayvalık Adaları Tabiat Parklarının yüzde 78'e tekabül eden 13 bin 969 hektarını deniz oluşturuyor.Bölgede projeyi bir kaptan, bir uzman eğitmen, dalgıçlar, deniz ekolojisi uzmanı ve GIS uzmanından oluşan ekip tarafından yürütüyor.

    Bölgede biyo çeşitliliğin oldukça yüksek olmasına rağmen deniz çayırlarının hoyratça kullanımın devam ettiğini kaydeden Dr. Burak Ali Çiçek, "Akdeniz ve Ege'de denizel biyoçeşitliliğin devamını sağlayan en önemli unsur başta posidonia oceanica olmak üzere deniz çayırlarıdır. Ekolojik değeri yanında ekosistem hizmetleri açısından önemli. Ne yazık ki bölgede aktif olan balıkçılık ve deniz turizmi faaliyetleri doğrudan veya dolaylı olarak posidonia oceanica çayırlarına zarar vermektedir" dedi.'

    AYVALIK'TA BAZI NOKTALARDA KRİTİK EŞİĞE GELİNDİ'

    Deniz Çayırlarını koruma projesi ekibinde yer alan uzman Dr. Burak Ali Çiçek, Ayvalık'ta bazı noktalarda kritik eşiğe gelindiğine dikkat çekti. Çiçek " Ekoturizm Derneği çatısı altında çok güzel bir proje yapıyoruz. Ayvalık Tabiat Parkı'nın denizel alanında posedonya ocenica (Deniz Eriştesi) habitatlarını haritalandırıyoruz. Posedonya Akdeniz'de endemik olarak bulunan çiçekli bitkilerden biri. Uzun flamentlerinden oluşturduğu yapıdan dolayı bunlara denizin ormanları diyebiliriz. Yavru balıklar başta olmak üzere denizdeki organizmaların saklanmasını, barınmasını sağladığı için onlara ortam oluşturan, bununla birlikte mavi ekonomi çatısı altında karbondioksitin tutulmasını sağlayan önemli bir rezerv. Kıyı erozyonunu önleyen önemli varlıklarımızdan. Kıyı erozyonu oldukça önemli. Büyük ekonomik zararlara yol açabiliyor. Ayvalık'ta posedonya çayırları oldukça iyi korunmuş durumda ancak günümüzde, son 10-15 yıllık dönemde, turistik teknelerinin, gezi tekneleri ile birlikte kişisel teknelerin de artmasıyla birlikte çapalama faaliyetlerinden dolayı zarar görmeye başlamış durumda. Özellikle birkaç noktada kritik eşiğe gelinmiş denilebilir. Bu açıdan bu alanların korunabilmesi için önce haritalanması, nerede neyin olduğu, hangi sağlık koşulunda olduğunu belirlemek için bu projeyi yaptık. Bu aşamada Tabiat Varlıkları Koruma Müdürlüğü'nden izin isteyeceğiz ve rapor vereceğiz" dedi.

    KAÇAK AVCILAR İLE HAYALET AĞLAR TEHDİT EDİYOR

    Proje koordinatörü Uzman Dalış Eğitmeni Koray Gerçe, bölgede toplam 93 kez dalış gerçekleştirdiklerini belirterek şunları anlattı:"Bu dalışlarımızda karşılaştığımız en büyük sıkıntı kaçak avcılıkta kullanılan av malzemeleri ve hayalet ağlardı. Bunların tespiti, şamandıra ve markalanması daha sonraki aşamalarda bunların deniz ortamından uzaklaştırılması amaçlanmıştır. Ayvalık'ta son yıllarda kötü bir deniz avcılığı, kaçak avcılık merkezi olmuştu. Yeni yasanın çıkması ve bazı yasakların olması nedeniyle bu avcılık çok şükür son buldu. Bu süreç içinde yaşanan tahribatı ayrıca araştırıyoruz. Halk dilinde erişte olarak da bilinen deniz çayırları, deniz ormanları olarak da bilinen posedonya ocenica bütün yönleriyle araştırdık. Sonunda bunlar sağlıklı mı, ekolojiye ve ekonomiye katkısı ortaya bu çalışmada çıkartıldı" diye konuştu. 


  • Aralık 25, 2020

    DAÜ-SAGM 11 Binin Üzerinde Deniz Kaplumbağasını Denizle Buluşturdu

    Haberin orijinali şuradan okunabilir.

    Doğu Akdeniz Üniversitesi Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi (DAÜ-SAGM), kıyısal alan tahribatının canlı gruplarını olumsuz etkilemesine karşı mücadelesini sürdürüyor. DAÜ-SAGM tarafından İş Bankası ana sponsorluğunda 12 yıldır yürütülen İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa Kıyısal Alanı Deniz Kaplumbağalarını İzleme ve Koruma Projesi kapsamında, toplamda 11,050 deniz kaplumbağası yavrusunun denizle buluşması sağlandı. DAÜ-SAGM, 6 aylık çalışma dönemi boyunca tespit edilerek koruma altına alınan deniz kaplumbağası yuvası sayısının 215 olduğuna, ancak bu yuvaların %7’sinin kumsala yapılan araç girişleri nedeniyle tahrip olduğuna dikkat çekiyor.

     

    “En Olumsuz Deniz Kaplumbağaları Etkileniyor”

    DAÜ-SAGM’ın faaliyetleri ve proje hakkında bilgiler veren DAÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölüm Başkan Yardımcısı ve DAÜ-SAGM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, “Kıyısal alanda yaşayan nesli tükenmekte olan bitki ve hayvanların neslinin devamı kıyı bölgelerinin etkin kullanımı ile mümkündür. Kıyısal alan, deniz ve/veya karasal koşullara adapte olmuş birçok organizmaya ev sahipliği yapmakla birlikte, adamız koşullarında insan kullanımı açısından en yoğun bölgedir. Akdeniz ülkelerinin tümünde görülen, kıyısal alan tahribatı ülkemizde de belirgin olarak görülmektedir. Kıyısal alanın tahribatının en etkin biçimde olumsuz etkilediği canlı grubu deniz kaplumbağaları olduğu gibi; bu alanın korunmasında en etkin aracımız da yine deniz kaplumbağalarıdır” diye konuştu.

     

    “Ülkenin Tüm Canlıları ve Doğal Güzellikleri Koruyoruz”

    Deniz kaplumbağalarının (Caretta Caretta ve Chelonia Mydas) Kıbrıs’ın simgesi haline gelmiş ve koruma altına alınmış doğal miraslarımızdan olduğunun altını çizen Yrd. Doç. Dr. Çiçek, “Bununla birlikte, bu canlıları korumak için yaptığımız çalışmalarda, amacımız sadece deniz kaplumbağalarını korumak değil, aynı habitatı paylaşan diğer canlıları ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) doğal güzelliklerini ve varlıklarını da korumaktır. İşte bu amaçla, İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa sahillerindeki deniz kaplumbağalarının bilimsel olarak izlenmesi ve korunması projesine, KKTC Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Çevre Koruma Dairesi’nden alınan izinle, DAÜ Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi olarak 12 yıldır devam etmekteyiz” dedi.

     

    “Yuvaların %7’si Kumsala Yapılan Araç Girişleri Nedeniyle Tahrip Edildi”

    Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, 12 yıldır Proje Koordinatörü Öğr. Gör. Hasan Deniz Akbora ile kendisinin gözetiminde, ulusal ve uluslararası gönüllülerle yapılan çalışmalarda oldukça başarılı olduklarını ifade ederek, şunları söyledi: “2020 yılında da, pandemiye rağmen koruma çalışmaları Eylül ayı sonunda başarılı bir şekilde sonuçlandırılmıştır. 2020 yılında yapılan çalışmalar, Türkiye İş Bankası sponsorluğunda sürdürülmüş; koruma aktivitelerinin yoğun olarak yürütüldüğü alanlara İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa belediyelerinin ve DAÜ’nün teknik personel desteği ile bilgilendirici levhalar yerleştirilmiştir. 

     

    6 aylık çalışma dönemi boyunca 215 adet yuva tespit edilerek koruma altına alınmıştır. Bu yuvalardan %7 si kumsala yapılan araç girişleri nedeni ile tahrip edilmiştir. %8’i yuvalar gel-git bölgesinde bulunduğundan su basması nedeni ile kurtarılamamış ve %4’ü ise köpek ve tilkiler tarafından kazılarak tahrip edilmiştir. Korumaya alınan yuvaların %80’i periyodik olarak takip edilip yavru çıkışları izlenmiş, gereken durumlarda müdahale edilerek yuvada sıkışan yavrular kurtarılmıştır. Toplamda 11,050 kaplumbağa yavrusunun denizle buluşması sağlanmıştır.” 

     

    DAÜ-SAGM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, 2007 yılında kurulan merkezin; deniz, göl, sulak alan gibi her türlü sucul sisteme ve ilişkide olduğu çevreye yönelik çalışmalarının ulusal ve uluslararası düzeyde devam edeceğini ifade etti.

  • Aralık 25, 2020

    DAÜ-SAGM kıyısal alan tahribatının canlıları olumsuz etkilememesi için mücadele ediyor


    Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.

    Doğu Akdeniz Üniversitesi Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi (DAÜ-SAGM), kıyısal alan tahribatının canlı gruplarını olumsuz etkilemesine karşı mücadelesini sürdürüyor.

    DAÜ-SAGM tarafından İş Bankası ana sponsorluğunda 12 yıldır yürütülen İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa Kıyısal Alanı Deniz Kaplumbağalarını İzleme ve Koruma Projesi kapsamında, toplamda 11,050 deniz kaplumbağası yavrusunun denizle buluşması sağlandı. DAÜ-SAGM, 6 aylık çalışma dönemi boyunca tespit edilerek koruma altına alınan deniz kaplumbağası yuvası sayısının 215 olduğuna, ancak bu yuvaların %7’sinin kumsala yapılan araç girişleri nedeniyle tahrip olduğuna dikkat çekiyor.


    "En Olumsuz Deniz Kaplumbağaları Etkileniyor”

    DAÜ-SAGM’ın faaliyetleri ve proje hakkında bilgiler veren DAÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölüm Başkan Yardımcısı ve DAÜ-SAGM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, “Kıyısal alanda yaşayan nesli tükenmekte olan bitki ve hayvanların neslinin devamı kıyı bölgelerinin etkin kullanımı ile mümkündür. Kıyısal alan, deniz ve/veya karasal koşullara adapte olmuş birçok organizmaya ev sahipliği yapmakla birlikte, adamız koşullarında insan kullanımı açısından en yoğun bölgedir. Akdeniz ülkelerinin tümünde görülen, kıyısal alan tahribatı ülkemizde de belirgin olarak görülmektedir. Kıyısal alanın tahribatının en etkin biçimde olumsuz etkilediği canlı grubu deniz kaplumbağaları olduğu gibi; bu alanın korunmasında en etkin aracımız da yine deniz kaplumbağalarıdır” diye konuştu.


    “Yuvaların %7’si Kumsala Yapılan Araç Girişleri Nedeniyle Tahrip Edildi”

    Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, 12 yıldır Proje Koordinatörü Öğr. Gör. Hasan Deniz Akbora ile kendisinin gözetiminde, ulusal ve uluslararası gönüllülerle yapılan çalışmalarda oldukça başarılı olduklarını ifade ederek, şunları söyledi: “2020 yılında da, pandemiye rağmen koruma çalışmaları Eylül ayı sonunda başarılı bir şekilde sonuçlandırılmıştır. 2020 yılında yapılan çalışmalar, Türkiye İş Bankası sponsorluğunda sürdürülmüş; koruma aktivitelerinin yoğun olarak yürütüldüğü alanlara İskele, Yeniboğaziçi ve Gazimağusa belediyelerinin ve DAÜ’nün teknik personel desteği ile bilgilendirici levhalar yerleştirilmiştir. 6 aylık çalışma dönemi boyunca 215 adet yuva tespit edilerek koruma altına alınmıştır. Bu yuvalardan %7 si kumsala yapılan araç girişleri nedeni ile tahrip edilmiştir. %8’i yuvalar gel-git bölgesinde bulunduğundan su basması nedeni ile kurtarılamamış ve %4’ü ise köpek ve tilkiler tarafından kazılarak tahrip edilmiştir. Korumaya alınan yuvaların %80’i periyodik olarak takip edilip yavru çıkışları izlenmiş, gereken durumlarda müdahale edilerek yuvada sıkışan yavrular kurtarılmıştır. Toplamda 11,050 kaplumbağa yavrusunun denizle buluşması sağlanmıştır.”


    DAÜ-SAGM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, 2007 yılında kurulan merkezin; deniz, göl, sulak alan gibi her türlü sucul sisteme ve ilişkide olduğu çevreye yönelik çalışmalarının ulusal ve uluslararası düzeyde devam edeceğini ifade etti.


DAÜ Web Siteleri