Aralık 3, 2016
Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek ve Gazimağusa Belediyesi Meclis Üyesi Erol Adalıer'in moderatörlüğünde gerçekleştirilen "Çevre ve İnsan" programının bu haftaki konuğu Merit Otelleri Dalış Merkezleri Koordinatörü Savaş Yapman konuk oldu. Programda “Alternatif Turizm ve Deniz” konusu ele alındı.
Merit Otelleri Dalış Merkezleri Koordinatörü Savaş Yapman, yıllarca Türkiye'de dalış sektöründe çalıştığını, Türkiye'de Sualtı Sporları Federasyonu'nda görev aldığını belirtti. Yapman, Merit Otelleri ile yapılan görüşmeler sonrasında, Kıbrıs'ta dalış turizminin desteklenmesi ve geliştirilmesi amacı ile buraya geldiğini açıkladı. Sualtı sporlarının gelişimi için öncelikle sualtı habitatının korunmasının ve kaybolan habitatın yerine yeni habitatlar oluşturulmasının önemine dikkat çeken Yapman, batıkların da bir habitat olduğunu ancak KKTC'de dalınabilecek batık olmaması sebebi ile bir batık projesi oluşturmanın faydalı olacağını ifade etti. Savaş Yapman bu bağlamda Kuzey Kıbrıs Merit Yapay Resif Projesi oluşturulup bakanlığa sunulduğunu ve projenin bakanlıktan onay aldığını bildirdi. Batık projesinin sualtı canlılarına yapay barınak olacağını söyleyen Yapman, aynı zamanda batıkların içine Kıbrıs ile ilgili görseller yerleştirmeyi planladıklarından söz etti. Yaklaşık 4.5 tonluk bir Medusa heykeli yaptırdıklarını ve heykelin korunaklı bir bölgede suya bırakıldığını açıklayan Yapman, 1 sene içerisinde bölgeye dalışların başlayabileceğinden bahsetti.
Türkiye'de dalış merkezlerinin Spor Bakanlığı’na bağlı olduğunu söyleyen Yapman, dalışın bir aktivite olduğunu bu nedenle KKTC'nin turizm potansiyeli ile paralel olarak, merkezlerin Turizm Bakanlığı’na bağlanması gerektiğinin altını çizdi. Yapman, Türkiye'de de dalış merkezlerinin Turizm Bakanlığı’na bağlanmaları için mücadele verdiklerini ekledi. Gemilerin nasıl batırıldığı konusunda ayrıca bilgiler veren Yapman, gemilerin kesinlikle rastgele batırılmadığının altını çizdi. Yapman, gemilerin denize ve habitata zarar verecek unsurlardan arındırıldıktan sonra batırıldıklarını açıkladı. Temizleme işlemlerinin masraflı olduğuna dair yanlış bir anlayış olduğuna dikkat çeken Yapman, bu işlemlerin masrafsız yapılabileceğini belirtti.
Gazimağusa Belediyesi Meclis Üyesi Erol Adalıer ise Güney Kıbrıs'ta 8 tane batık bulunduğunu belirtirken, bunlardan biri olan Zenobia enkazının, dünyanın en ünlü dalış çekim yerleri arasında olduğunu bildirdi. Buraya bir milyon kişinin dalış yaptığının söylendiğini belirten Adalıer, bunun turizm açısından büyük bir getiri olduğunu vurguladı. Dalış konusunda KKTC'nin çok yol kat etmesi gerektiğine dikkat çeken Adalıer, dalış okullarının hangi bakanlığa bağlanması gerektiğine karar veremediklerini söyleyerek, bu gibi belirsizliklerin de sualtı sporlarının gelişmesine zarar verdiğini açıkladı.
Çevre ve İnsan programının söz konusu bölümü 4 Aralık 2016 Pazar günü 11:00-11:45 saatleri arasında BRT 2 kanalında yayınlanacaktır.
Ekim 4, 2016
Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi ve Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek ve Gazimağusa Belediyesi Meclis Üyesi Erol Adalıer'in moderatörlüğünde gerçekleştirilen "Çevre ve İnsan" programı sezonun ilk programını gerçekleştirdi.
Söz konusu programda geride bıraktığımız yaz döneminin genel değerlendirmesi yapıldı. İlk sözü alan Adalıer, DAÜ Deniz Tesisleri'ne olan övgülerini dile getirerek, "Sezonu kazasız ve sorunsuz kapattık" ifadelerine yer verdi. Adalıer sözlerine KKTC'de en önemli bir sorun olan kıyı tahribatları ile devam etti. Programda bütün sezon oluşan kıyı tahribatları ve belediyelerin getirdikleri çözümler üzerine konuşuldu.
Programın devamında konuşulan bir diğer konu ise orfoz avlama yasağı konusu oldu. Orfoz yasağının halen daha yürürlüğe girmemiş olması üzerine eleştiriler yapıldı ve denizlerimiz için orfoz ve lagos yasağı getirilmeli mesajı verildi. Moderatörler ağ atımı üzerinde de durarak, baragadi ve ağ atımının özellikle amatör kişilere de verilmesinin büyük sorun teşkil ettiğini ve denizlerimize büyük zarar verdiğini dile getirdiler. Denizlerimizi kirleten büyük oteller üzerinde de duran moderatörler adamızın her bölgesinde bulunan büyük otellerin arıtma sistemlerini çalıştırmaması ve bütün atıklarını denize boşaltmalarının büyük sıkıntılara yol açtığı üzerine vurgu yaptı. Bu konuda çevre bakanlığının ve ilgili birimlerin denetimler yapması gerektiğinin ise altı çizildi.
Eylül 19, 2016
Haberin orijinalini şuradan okuyabilirsiniz.
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi (SAGAM), yumurtadan yeni çıkan yavru deniz kaplumbağalarını denize bıraktı. “İskele ve Gazimağusa Kıyılarına Yuva Yapan Deniz Kaplumbağalarının İzlenmesi ve Korunması Projesi” kapsamında 8 Eylül 2016 tarihinde DAÜ Deniz Tesisleri’nde (Beach Club) gerçekleştirilen söz konusu etkinlik ile yavru deniz kaplumbağaları ilk kez denizle buluştu. Söz konusu etkinliğe DAÜ Rektörü Prof. Dr. Necdet Osam, Öğrenci İşleri’nden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. M. Yaşar Özden ve çok sayıda vatandaş katıldı.
DAÜ-SAGAM Başkanı ve DAÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, 2008 yılından itibaren DAÜ-SAGAM’ın İskele ve Gazimağusa kıyılarına yapılan deniz kaplumbağası yuvalarının korunması projesini yürüttüğünü belirterek, KKTC Turizm ve Çevre Bakanlığı’nın belli sahilerde koruma çalışmalarının yürütülmesi için üniversite ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yaptığını bildirdi. Yrd. Doç. Dr. Çiçek, Gazimağusa ve İskele sahillerinde yuva yapan deniz kaplumbağalarının (Chelonia mydas ve Caretta caretta) korunması ve izlenmesi projesinin bu yıl DAÜ Rektörlüğü ve DAÜ-SEN desteği ile gerçekleştirildiğini aktardı.
Yrd. Doç. Dr. Çiçek dişi kaplumbağanın yumurtlama süreci hakkında bilgiler vererek “Pinpon topu büyüklüğünde olan yumurtalar, geceleyin, dişi tarafından kazılmış yuvalara bırakılır. Çoğu dişi genellikle her seferinde daha önce yuva yaptıkları kumsala geri dönmektedir. Hatta bazen, sadece aynı kumsalda görünmekle kalmayıp, daha önceki yuvalarının çok yakınlarına yuva yaparlar. Genellikle yuva başına 80 - 120 yumurta vardır. Dişi genellikle her yıl 3–4 kere yuva yapar. Yavrular, 45 - 60 gün sonra, günün ilk saatlerinde yumurtadan çıkarlar. Yuvadaki bütün yavrular aynı zamanda yuvadan çıkmayabilir, bu durumda takip eden gecelerde gruplar halinde yavru çıkışı devam eder. Yuvadan çıkan yavrular ufuk aydınlığını kullanarak denize doğru yönelirler. Bu sırada kumsal gerisinde bulunan herhangi bir ışık kaynağı, yavruların yönlerini şaşırmalarına ve bu nedenle ölümlerine neden olabilir” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Yrd. Doç. Dr. Çiçek, bu sevimli canlıların daha iyi korunabilmesini sağlamak için dikkat edilmesi gereken noktalar üzerinde durarak kıyısal alanda hızlı deniz araçları trafiğine izin verilmemesi gerektiğini, denizlerimizdeki katı atık kirliliğinin giderilmesi gerektiğini, balıkçılar tarafından yanlışlıkla yakalanan türlerin (özellikle parakete gibi çengelli oltalarla), hızlıca ve vücut yapılarına zarar vermeden tekrar suya bırakılmaları gerektiğini vurguladı. Ayrıca, üreme mevsiminde, üreme kumsalı olarak belirlenmiş kumsallara 20:00 – 08:00 saatleri arasında giriş yapılması, ateş yakılmaması ve sahildeki ışık kirliliğinin engellenmesi gerektiği üzerinde durdu.
Üreme kumsallarında, derin çukurlar açılması gerektiğini bildiren Yrd. Doç. Dr. Çiçek, yumurtlama alanına güneş şemsiyesi sapı batırılmaması gerektiğini de vurguladı. Yrd. Doç. Dr. Çiçek “Yumurtlama sezonunda sahile araba ve diğer araçlarla girilmemelidir; bu araçların lastikleri kumun içindeki yuvaları sıkıştırmakta, lastiklerinin bıraktığı çukurluklar ise yavruların denize ulaşmasını engellemektedir. Üreme kumsallarına köpek gibi evcil hayvanlar sokulmamalı, yuvaların üstünü örtebilecek eşyalar kumsalda bırakılmamalıdır. Karada ve denizde bulunan yavrulara müdahale edilmemelidir" şeklinde açıklamalarda bulundu.
Ekim 6, 2015
Haberin orijinalini şuradan okuyabilirsiniz.
AKDENİZ FOK’U YAŞAM ALANLARININ KORUNMASI İÇİN EYLEM PLANI HAZIRLANIYOR
Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından yayımlanan kırmızı listede soyu kritik derecede tehdit altında olan Akdeniz Foku’nun Muğla ilinde yaşam alanlarının korunmasına yönelik tür eylem planı hazırlanıyor.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı 4. Bölge Müdürlüğü Muğla Şubesi ve AK-TEL Mühendislik tarafından yapılan çalışmalar Fethiye Orman İşletme Müdürlüğü Salonu’ndaki çalıştayda masaya yatırıldı. 2 gün süren çalışmaları çalıştay ve sözlü sunuşlarında tespitler ve öneriler aktarılıp, Akdeniz Foku’nun yaşam alanlarının korunması ve uzun vade de neslinin devamını sağlamak için yapılacak çalışmalara rehberlik edecek bir tür eylem planının oluşturulacağı kaydedildi. Çalıştaya Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar 4. Bölge Müdürü Osman Malkoç, Muğla Şube Müdürü Somer Kırker, AK-TEL Mühendislik Haydar Karacan’ın yanı sıra Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden Hidrobiyolog Burak Ali Çiçek, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Biyolog Halit Filiz, Su Altı Araştırmalar Derneği Başkanı Nesimi Ozan Veryeri konuşmacı olarak katıldılar. Çalıştay da, açılış konuşmasını yapan 4. Bölge Müdür Yardımcısı Osman Malkoç: “Ülkemiz hem tür, hem genetik ve hem de ekosistem biyolojik çeşitliliğe sahiptir. 1970’li yıllardan sonra bilinen türlerde yüzde 30 azalma söz konusu oldu. Bakanlığımız ülkemizin biyolojik çeşitliliğine çok önem vermektedir. Bunun için ilgili kurumlarla birlikte çalışmaktayız” dedi.
AK-TEL Mühendislik’ten Haydar Karacan, proje çalışmaları hakkında kısa bir sunum yaparak başlattıkları proje çalışmasının 13 Kasım’da biteceğini, bu çalışmalar sırasında Patara’dan Bodrum’a kadar Akdeniz Foku ve diğer canlıların yaşam alanlarının tespitinin gerçekleştirdiklerini söyledi.
FOK MAĞARALARINI ARAŞTIRDIK
Doğu Akdeniz Üniversitesi Öğretim üyesi Hidrobiyolog Burak Ali Çiçek,bütün yaz boyunca Akdeniz ve Ege kıyılarında ciddi araştırma yaptıklarını belirterek,“Bakanlığımızın katkılarıyla bir fok araştırması yaptık. Bütün yaz kıyılarımızda bulunan fok mağaralarını, hamitatları araştırdık. Çok ciddi mağaralar bulduk. Anne-yavruyu görüntüledik. GPS ile koordinatlı şekilde Önemli mağaraları işaretledik. Korunması gereken mağaraları, bölgeleri vs. hepsini özetleyip rapor haline getireceğiz. Patara’dan Milas kıyılarının sonuna kadar araziyi gezdik. İşaretlenen mağara sayısı 12 tane. Bununla birlikte irili ufaklı 36 tanede küçük mağaralardan bulduk” dedi
.
Fok sayılarının bölgede ne kadar olduğunu bilmenin kolay olmadığını belirten Çiçek: “Bölgemizdeki bir mağarada anne yavruyu görüntüledik. Bununla birlikte bağımsız 3 tane daha gözlem yaparak kaydını yaptık. Biz özellikle foku görelim diye çalışmalarımıza başlamadık. Önemli olan ekosistem yaklaşımıyla olaya yaklaştık. Habitatları önemli. Mağaraları ve yaşam alanları önemli. Öncelikli olarak bunları tespit ettik” dedi.
Çiçek bir soru üzerine, “Bizim üzerimize düşen çok şey var. Onlar bizim yaşam alanlarımıza değil biz onların yaşam alanlarını işgal ettik. Sıkıntıda buradan doğuyor. Geçmişte popilasyonları çok daha yüksek olmasına rağmen şuanda ciddi azalışta. Tehlike durumu açısından en yüksek seviyede tehlike altında olan canlılar. Peki, ne yapacağız? Şuandan sonra gelişmeyi kontrol etmemiz gerekiyor çünkü eşikteyiz. Var olan mağaraları ciddi anlamda korumamız gerekiyor. Balıkçılık, turizm ve insan kullanımı ve şehirleşmeyi kontrol altına almamız gerekiyor” diye konuştu.
ÇED RAPORLARI KRİTİK RAPORLARDIR
Su Altı Araştırmaları Derneği Başkanı ve Akdeniz Fok Araştırma Grubu temsilcisi Nesimi Ozan Veryeri ise: ÇED raporlarının Türkiye’de kritik raporlar olduğuna dikkat çekerek, “Kıyılarımız Akdeniz ölçeğinde çok değerli. 30 milyon yıldır Akdeniz fokları kıyılarımızda yaşıyorlar. 1990’lı yıllarda 45 milyon olan Türkiye nüfusu şuanda 80 milyona kadar dayanmış halde. Bu nüfusun yüzde 60’ı kıyılarımızda yaşıyor. En büyük değişim akarsular, iç sular, tatlı sular, deniz ve kıyı ekosisteminde görülüyor. Muğla bölgesi Türkiye’nin en önemli ve en değerli bölgelerinden bir tanesi. Muğla tarımsal toprakları, turizm potansiyeli orman ekosistemi ve su ekosistemleriyle Türkiye’de en öne çıkan bölgelerden bir tanesi. Muğla kıyılarının önümüzdeki dönemde korunması gerektiği ile ilgili iki gün sürecek bir çalıştay söz konusu” dedi
Veryeli: “Türkiye’de her yıl binlerce ÇED raporu düzenlenmekte. Ve kanaatimiz şudur ki bu ÇED raporları Türkiye’nin ekolojik ve ekonomik kaderini belirleyen son derece kritik raporlardır. Bu raporların düzenlenmesi sürecinde özellikle bilim insanlarının ve bilirkişilerinin dürüstlük ve ahlak hattında kalmalarını son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Yaptığımız incelemelerde özellikle kıyı ve deniz alanları olan uzmanlık alanlarımızda ÇED raporlarımızda yanlış plan kararlarının söz konusu olabildiğini kuvvetle tespit ediyoruz. Bugün Avrupa’da ve gelişmiş olan ülkelerde en değerli olan şey para değil. En değerli olan şey başta ahlak ve doğal kaynaklar. Türkiye’de artan nüfus paralelinde ve hızlı değişen değerler silsilesinde sahip olduğumuz değerlerin önemini ve bunların nasıl yönetilmesi gerektiğini anlamakla ilgili ciddi kaotik ortam yaşıyoruz. Bu noktada hepimizin samimi davranması gerekiyor. Akdeniz foku bir tek canlıdır bizim için önemli olan Akdeniz foku değil onların yaşam alanlarıdır. Akdeniz fokunu korumak tek başına bir anlam ifade etmemektedir. Adalarıyla, kumsallarıyla, kıyılarıyla, ağacıyla, akarsuyuyla birlikte bunları korursak o zamanda turizmde, tarımda başarılı oluruz. Ülkemizde son kıyı, alanları Marmaris, Ege ve Akdeniz’de tespit edilmektedir. Bu alanların hassasiyetle ve dikkatle ele alınması gerekmektedir” diye konuştu.
AKDENİZ FOKU TEHDİTLERİ
Su Altı Araştırmaları Derneği Başkanı ve Akdeniz Fok Araştırma Grubu temsilcisi Nesimi Ozan Veryeri, Akdeniz Foku’nun kıyılarımızdaki tehdit ve riskleri olarak yaşam alanı olan bakir kayalık kıyıların yapılaşma ve yasa dışı kaçak yapılaşmalarla tahrip edilmesi yasa dışı ve aşırı balıkçılık, denizlerin kirlenmesi, kimyasal ve fiziksel özelliklerin bozulmasını gösterdi. Veryeri, kıyıların korunması noktasında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü’nün üzerine kritik görevler düştüğünü söyledi.
Ağustos 22, 2015
Haberin orijinaline şuradan ulaşabilirsiniz.
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Su Altı Araştırma ve Görüntüleme Merkezi (SAGAM), yumurtadan yeni çıkan Caretta Caretta yavrularını denizde bıraktı. “İskele ve Gazimağusa Kıyılarına Yuva Yapan Deniz Kaplumbağalarının Araştırılması ve Korunması Projesi” kapsamında 20 Ağustos 2015 tarihinde DAÜ Deniz Tesisleri’nde (Beach Club) gerçekleştirilen söz konusu etkinlik ile Caretta Caretta’ların öneminin vurgulanması ve halkın konu ile ilgili bilinçlenmesi hedeflendi. DAÜ Tanıtımdan sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Amca’nın da hazır bulunduğu etkinlikte Mağusa Kale Lions ve Mağusa Mesarya Lions Dernekleri de yer aldı. Etkinlikte kaplumbağalar çocuklar tarafından denize bırakıldılar.
Prof. Dr. Amca gerçekleştirdiği konuşmasında DAÜ-SAGAM Başkanı Yrd. Doç. Dr. Çiçek’e, SAGAM ekibine ve etkinliğe destek veren Mağusa Kale Lions ile Mağusa Mesarya Lions derneklerine teşekkürlerini iletti.
DAÜ-SAGAM Başkanı ve DAÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi, Biyolojik Bilimler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yrd. Doç. Dr. Burak Ali Çiçek, projenin DAÜ, İskele Belediyesi ve Doğa Kültür Derneği işbirliği ile gerçekleştirildiğine dikkat çekerek söz konusu proje kapsamında Mayıs – Ekim ayları arasında gönüllü öğrencilerle birlikte, kaplumbağaların yuvaları saptadıkalrını ve kafeslerle koruma altına aldıklarını belirtti. Amaçlarının yuva gelişimini izleyerek yavruların çıkışı sırasında predasyona uğramasını engellemek olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Çiçek, en büyük sorunun bilinçsiz kişiler tarafından yuvaların üzerindeki tellerin kaldırılması, plaj kısmında off-road arçlarla gezilmesi, plajda atık bırakılması ve sahipsiz köpekler tarafından yuvaların zarar görmesi olduğunu aktardı.
Yrd. Doç. Dr. Çiçek, halktan;
Kumsala Araçlarla Giriş Yapmayınız
Akşam 20:00 – Sabah 07:00 Saatleri Arasında Kumsalda Bulunmayınız, Ateş Yakmayınız, Işık Kullanmayınız
Çöp Atmayınız, Çöp Bidonlarını Kullanınız
Evcil Hayvanlarınızı Kumsalda Başıboş Bırakmayınız, Kumu Kazarak Çukur Açmasına İzin Vermeyiniz
Kumun Kuru Olduğu Bölgeye Şemsiye, Çadır vs. kurmayınız ricasında bulundu.